Anasayfa USİAD Bildiren 2011 Yılı Dış Ticaret Rakamları Cumhuriyet Tarihinin Rekorudur
2011 Yılı Dış Ticaret Rakamları Cumhuriyet Tarihinin Rekorudur

Ekonomist Uğur Civelek, USİAD Bildiren dergisi için Türk ve Dünya ekonomisini değerlendiren bir yazı kaleme aldı. Civelek’in, 2011 yılı dış ticaret verilerinden 2012 Türk ekonomisine, Yunanistan’ın durumundan AB ekonomisine kadar birçok konuya değindiği yazısını sizlere sunuyoruz.

2011 yılı dış ticaret rakamları sürdürülebilir olmayan eğilimlerde sınırların zorlandığına işaret ediyor. Küresel koşullar olumsuzlaşırken hem açık hem de dış finansman ihtiyacı, alınan önlemlere rağmen anormal bir artış sergilemiş. Başka bir deyişle tehlikeli gidişi kontrol altına almak mümkün olamamış. Toplam ihracat 136, toplam ithalat 243, dış ticaret hacmi 379 ve açık 106 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu rakamların hepsi Cumhuriyet tarihinin rekorudur ve kırılganlığın olağanüstü düzeylerde olduğu anlamındadır.

 

2000’li yıllarda dış ticaret hacmi, küresel düzeydeki parasal genişleme ve yarattığı sonuçlar nedeniyle kademeli olarak artmış, 2008 senesinde 300 milyar düzeyini aşmıştı. Bu duruma paralel olarak açık da kontrolsüz bir şekilde büyümüştü. İçeride tüketim ve yatırım eğiliminde artış ve küresel koşullar nedeniyle dış ticaret hadlerinin aleyhimize işlemesi bu sonuçta belirleyici olmuştu. Küresel krizde her şey terse dönmüş, en olumsuz etkilenen ekonomiler arasında yer almış, ciddi bir sarsıntı yaşamıştık. Bugün yine benzer nitelikte bir tehlike ile karşı karşıyayız. Ekonomi yönetimi bu durumun farkında olmasına rağmen alınan önlemler yeterli olamadı.

Türkiye ekonomisi için büyümek dış ticaret verilerindeki olumsuzluğun çok daha tehlikeli hale gelmesi büyümemek ise açığa çıkacak gerçekler nedeniyle ciddi bir güven bunalımı ve istikrarsızlık anlamına gelebilir.

ENFLASYON ÖNGÖRÜSÜ BÜYÜK ÖLÇÜDE DIŞ KOŞULLARA BAĞLI

Merkez Bankası’nın enflasyon raporlarında dile getirdiği, mali sektörün ise papağan gibi tekrarladığı enflasyon öngörüsü büyük ölçüde dış koşullar ile ilgili bir dizi varsayıma bağlı görünüyor. Ancak bu varsayımlar gerçekleşirse, yani Türk Lirası mevcut değerini korur ve parasal genişlemeye rağmen başta enerji olmak üzere emtia fiyatları yükselmez, olumsuz bir dalgalanma yaratacak başka bir dış gelişme yaşanmazsa evdeki hesap çarşıya uyabilir. Ayrıca düşük ihtimal olmasına rağmen hem büyüme hem de dış açığı kısmen de olsa geriletmeyi başarmanın da gerekli olduğunu dikkate almak gerekiyor. Tüm iç ve dış varsayımları ve bunların gerçekleşme olasılığını dikkate aldığımızda enflasyon konusunun belirsizliğin en yüksek olduğu değişkenlerden biri olduğunu görüyoruz. Merkez Bankası’nın mali sektör tarafından desteklenen söylemi, beklentiler yolu ile kısa vadede bu belirsizliği ve yaratacağı sorunları azaltmayı hedefliyor. Ancak bu sayede dış finansman ihtiyacının karşılanabileceği ve risk alma isteğinin olumsuz çizgide tutulabileceğini hesaplıyorlar. Yoksa yılsonu tahmininin gerçekleşme olasılığının pek yüksek olmadığını kendilerinin de çok iyi biliyor olması lazım!..

YUNANİSTAN’IN DURUMU AB İÇİN AÇMAZ YARATIYOR

Yunanistan ve benzer durumdaki diğer ‘Euro bölgesi’ ekonomileri AB’nin geleceği açısından tam bir açmaz yaratıyor; geçmişte yapılan yanlışlar ve oluşturduğu iyice ağırlaşmış sorunların gelecekleri üzerindeki ipotek büyüyor. Bugün için Yunanistan’ı kaderine terk etmenin şart olarak koşulmaya çalışılmasının da çok ciddi maliyetleri var. Zira ortaya çıkacak yaklaşım sorumlu diğer üyeler için de emsal teşkil edecek!.. Bu nedenle mali birlik konusu gündeme geldi. Daha önce Euro bölgesinin zengin imkânlarından yararlanabilmek için Yunanistan para birliğine girdi, karşılığında Merkez Bankası’nın bağımsız para politikalarından vazgeçti. Bugün içine düştüğü durum bağımsız maliye politikası uygulamasından da vazgeçmesini gerektiren bir duruma geldi. Ya alacaklıların dayatacağı tüm önlemleri ya da aynı anlama gelecek şekilde ekonominin mali yöntemlerini bir AB komiserine devredecekler. Eğer bu yönde bir gelişme olmazsa AB’nin krizi hızla derinleşecek ve küresel sonuçları olacak. Bu tablo Osmanlı Devleti’nin son dönemindeki Düyun-u Umumiye’yi anımsatıyor. Borçları yapılandırmak, acil ihtiyaç ve yeni borç alabilmek için ülkenin mali yönetimi alacaklılara devrediliyor. Bu yaklaşım Yunanistan’ı cezalandırmak için değil, alacaklı üye halklarının Yunanistan’a yapılacak yeni kaynak transferine itiraz etmesini engellemek, sorumlu diğer üyelerin de yaptıkları hovardalığın bedelini diğer üyelere transfer etmesini tercih edecek uyanıklığa yönelmesini kesmek için tercih ediliyor. Bu yaklaşımın sebebi konuyu gündemden düşürmek içindir. Katı önlemlerin ekonomik daralmayı derinleştirmesi ve büyük bir istikrarsızlık yaratması olasılığı oldukça yüksektir.

KARŞIMIZA ÇIKACAK TEHLİKELERİN BOYUTUNU KESTİREMİYORUZ

Küresel düzeydeki parasal genişleme beklentileri ve Merkez Bankası’nın müdahaleleri sayesinde finansal piyasamız, diğer gelişmekte olan ekonomilerde görüldüğü gibi yıla iyi bir başlangıç yapmış olabilir. Fakat bu durum ekonomide de benzer bir başlangıç yapıldığı ve yılsonuna kadar benzer olumlu eğilimlerin olacağı anlamına gelmiyor.

Küresel düzeyde durgunluktan çıkmak ve mali sektördeki sorunların ağırlaşmasını önlemek adına parasal genişlemeye gidiliyor, gelişmiş ekonomilerde bu durum değişmediği sürece aynı kısır yaklaşımlara devam ediliyor. Ancak Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomiler için hareket yeteneği daralıyor ve kırılganlık artıyor. Büyüyemezsek, azalsa bile dış finansman ihtiyacını karşılayamama ihtimali yüksek; büyürsek artan cari açık ve yükselen dış finansman ihtiyacı nedeniyle duvara çarpma olasılığı yine yüksek. Bankaların kredi imkânları bilançolarının   durumu gibi unsurlar ise dış finansman koşullarıyla yakından ilgili; boşa koyuyoruz dolmuyor, doluya koyuyoruz almıyor.

2012’nin küresel düzeyde seçim yılı olması, gelişmiş ekonomi kökenli parasal genişlemenin emtia fiyatları üzerinde yükseliş baskısı yaratması, küresel düzeyde riskten kaçınma eğiliminin geri dönmesi olasılığını güçlendiriyor. Bu durum günü kurtarması dış finansman ihtiyacının rahatlıkla karşılanmasına bağlı Türkiye gibi ekonomilere bakış açısını olumsuzlaştırıyor.

Özetle söylemek gerekirse önümüzü göremiyor, karşımıza çıkacak tehlikelerin boyutunu kestiremiyoruz.


Uğur CİVELEK


USİAD Bildiren Dergisi 47. Sayı

Derginin tamamını okumak için tıklayınız

 

USİAD Bildiren Dergisi

Reklam

Raporlar

Reklam

Kitaplar

Reklam