Anasayfa Haberler Çetin Ünsalan yazdı: Erime, enflasyondan yüksek
Çetin Ünsalan yazdı: Erime, enflasyondan yüksek

Herkes kendisine şu soruyu sorsun: Pandemi sürecinde ve sonrasında tüketimi en çok artan ürün grubu hangisidir? Sıralamanız ne olursa olsun, sanırım gıda birinciliği kimseye kaptırmaz. Çünkü acil ihtiyaç listesinin başında bu gelir.

Peki, sorulara devam edelim: Bu süreçte kaç kişi çarşıya, pazara gidip giyim ve ayakkabı satın almıştır? Kaç kişi, mecbur kalmadıkça ulaştırma alanlarını kullanmıştır? Kaç kişi, otellerde ve restoranlarda hizmet almıştır?
Gıda ve alkolsüz içecek dışında sanıyorum, tüketimin son derece sınırlı olduğu, benzersiz bir dönem yaşıyoruz. Diğerlerindeki fiyat artışları ne olursa olsun, tüketim yeterli düzeyde gerçekleşmediğinden enflasyona da anlamlı bir katkı yapmayacaktır.
Fakat TÜİK, tüm bu ezberleri bozarak tersine inanmamızı istiyor. En çok fiyat artışının çeşitli mal ve hizmetlerle, ulaştırma ve lokantacılık sektöründen kaynaklandığını, gıda, alkolsüz içecekler, giyim ve ayakkabıda da enflasyonist düşüş olduğunu, ağustos ayı itibariyle yıllık yüzde 11,77 enflasyona muhatap kaldığımızı belirterek duyurdu.
Sanıyorum çarşı pazara gidip, fiyat artışı kontrolü yapmadığı gibi, mantığını da tatile çıkarmış olmalı ki, gıda fiyatları üzerinden enflasyon artışında görece bir gevşeme yaşandığına inanmamızı bekliyor.
Bir sorundan daha büyük sıkıntı yaratan konu, o soruna yokmuş gibi davranmaktır. Ekonomi yönetimi tam da bunu yapıyor. Üstelik TÜİK gibi, hayati önemde ve güzide bir kurumu da ne yazık ki buna zorlayarak alet ediyor.
Oysa sorunların çözümü için, veri ekonomisinde yaşadığımız bir dönemde en çok ihtiyacımız olan şey, sağlıklı veridir. Türkiye’de yanlış ekonomik modeller uygulayarak, bugün içinde bulunduğumuz açmazın mimarı olanlar, bu zorlama algı operasyonlarıyla, ekonomiyi sorunun çözümünü de güçleştirecek bir yana doğru savuruyorlar.
TÜİK yönetiminin daha önceki örneklere bakarsak, görevden alınma korkusuyla sesini çıkartmadığını tahmin ettiğim böylesi bir yanlışla, sadece bugün kurumu komik duruma düşürmeyi, güven duygusunu zedelemeyi bir yana koyun, ekonomide çıkış için gerekli olan verilerin de sağlıksız ve sapmalara neden olacak bir unsur hale gelmesini sağlıyor.
Bu gidişle ve sepetle oynayarak enflasyonu düşürebilirsiniz. Fakat bir kişi de 418 maddenin esas alındığı 92’sinde fiyatların düştüğü, 53’ünde aynı kaldığı ama 273 kaleminde arttığı bir ortamda, enflasyonda sokağa inat bir performans sergilenmesinin sorgulanması gerektiğini söylemiyor.
Sadece dolar kurundan bile, çok övünülen şehir hastanelerine yapılacak ödemenin, geçen yıla göre üç kat arttığı, 3 milyar TL’yi geçtiği bir ortamda, nedense maliyetler vatandaş düzeyinde kat be kat artarken, sıra gelir artışına gelince ‘görmedim, duymadım, rakama bak’ oyunu oynanıyor.
Enflasyon düşer mi? Sadece ağustos ayına bakarsak, tüketici fiyatlarının yüzde 0,86; ama üretici fiyatlarının yüzde 2,35 yükseldiği bir ortamda, diğer etkileri kenara bıraksak dahi bir yükseliş trendi olduğunu görmeniz mümkün.
Fakat buna rağmen düşer mi? Gözlerinizi bir kere gerçeğe kapatıp, kendinizi kandırmaya devam etmeyi esas aldıysanız, sepet ağırlığı oynamasıyla düşer. Fakat bu sorunları çözer mi? Bırakın çözmeyi sadece ağırlaştırır. Çünkü vatandaştaki, reel sektördeki ve kamu gelirlerindeki erime enflasyondan bile yüksek.(reelpiyasalar.com)

Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir

 

USİAD Bildiren Dergisi

Reklam

Raporlar

Reklam

Kitaplar

Reklam