Anasayfa USİAD Bildiren Barış Doster: ‘Emperyalizmin oyunlarını göz önünde bulundurmadan, bölgemizde yaşananları açıklayamayız!’
Barış Doster: ‘Emperyalizmin oyunlarını göz önünde bulundurmadan, bölgemizde yaşananları açıklayamayız!’
Salı, 21 Ekim 2014 11:37

Türkiye’nin Cumhuriyetçi ve aydın birikiminin geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Prof. Dr. Alpaslan Işıklı’nın anısına hazırladığı ‘Emperyalizm ve Türkiye’ kitabı kısa bir süre önce çıktı. Siyaset bilimci Doç. Dr. Barış Doster’in derlediği kitapta her biri alanlarında uzman akademisyenler ve aydınlar tarafından bilimsel bir bakış açısıyla hazırlanan makaleler yer alıyor. Barış Doster ile kitabın hazırlanış sürecini konuştuk.

‘Emperyalizm ve Türkiye’ kitabı sizin eşgüdümünüzde, ülkemizin Cumhuriyetçi, yurtsever, devrimci, solcu, Kemalist,  bağımsızlıkçı aydın birikiminin ortak çalışmasıyla yayınlandı ve Alpaslan Işıklı hocamıza ithaf edildi. Hazırlanış öyküsünü değinebilir misiniz?

Böyle bir ortak kitabı derleme fikrini yıllar önce ilk açtığım kişiydi Alpaslan Hoca. Emperyalizmin tarihsel, kavramsal, kuramsal, siyasal, ideolojik, toplumsal, kültürel boyutlarını ortaya koyan, onunla mücadele yöntemleri üzerine kafa yoran, hayatımızı nasıl etkilediğini sorgulayan bir çalışma yapmaya karar verdiğimde, konuyu Alpaslan Hoca'ya açmış, makale istemiştim ondan. Kendisiyle Atatürkçü Düşünce Derneği’nde, başkanı olduğu Tüm Öğretim Elemanları Derneği’nde (TÜMÖD) birlikte çalışan, eserleriyle büyüdüğümüz, dik, onurlu, yiğit duruşunu, bilimsel üretkenliğini ve yetkinliğini örnek aldığımız hocamızı kaybettiğimiz gün, gözümden süzülen yaşlarla birlikte bu çalışma geldi aklıma. Kitabı, Alpaslan Hoca’nın dostlarıyla, öğrencileriyle, yoldaşlarıyla, meslektaşlarıyla, dava arkadaşlarıyla birlikte çıkarmaya ve Alpaslan Hoca'nın anısına adamaya karar verdim. Bu konuda katkı istediğim herkes büyük bir hevesle, heyecanla işe koyuldu. Sunuş yazısını Prof. Dr. Korkut Boratav hocamız yazdı.

Her biri alanında uzman olan kişiler, belli başlıklar altında emperyalizmin ülkemizi ve dünyayı nasıl sömürdüğünü, yönettiğini, baskı altına aldığını yazmışlar kitapta. Hangi soruların yanıtlar arandı bu kitapta?
Şöyle bir iş bölümü yaptık: Cüneyt Akalın, emperyalizmin kuramını ve siyasal boyutunu, Ataol Behramoğlu emperyalizmin ulusal kültür üzerindeki baskılarını, Mustafa Gazalcı emperyalizm ve eğitim arasındaki ilişkiyi, Cevat Geray emperyalizmin kente, çevreye ilişkin yaklaşımını, Turan Karakaş emperyalizmin "küreselleşme" adı altında demokrasiyi ve insanlığı nasıl tahrip ettiğini yazdılar. Suay Karaman, emperyalizmin ülkemizin ulaşım politikalarını nasıl yörüngesinden çıkardığını, Mustafa Kaymakçı emperyalizm ile tarım politikaları arasındaki ilişkiyi, Mahmut Kiper emperyalizm-sanayi ilişkisini, Yıldırım Koç emperyalizmin işçi sınıfı ve sendikal hareketlere yönelik çullanışını, Onur Öymen sömürgeciliği ve Türkiye'nin emperyalizmle mücadelesini, Bartu Soral emperyalizmle kalkınma arasındaki ilişkiyi, Serdar Şahinkaya emperyalizmle ulusal savunma, ulusal havacılık sanayi arasındaki ilişkiyi incelediler. Tolga Yarman, enerji zemininde Türkiye'nin ve yaşadığımız bölgenin emperyalist güçler tarafından hangi yollarla yeniden yapılandırıldığını işledi makalesinde. Ben ise emperyalizmin Türkiye'yi nasıl kuşattığını ve hangi araçları kullanarak denetleyip, yönlendirdiğini yazdım.

“EMPERYALİZMİN NE OLDUĞUNU ANLAMALIYIZ”


Alpaslan Işıklı hocamız ömrünü emperyalizmle mücadeleye adamıştı. Sizler de onun ışığında bu bayrağı dalgalandırmaya çalıştığınızı belirtiyorsunuz. Emperyalizm kavramını ve onun kullandığı yolları, aygıtları anlamak günümüzde neden bu kadar önemli?
Emperyalizm bilinmeden, iyi anlaşılmadan siyaseti, iktisadı, diplomasiyi, toplumsal gelişmeleri açıklayamayız. Baskıyı, zulmü, sömürüyü, gelir dağılımı adaletsizliğini, eşitsizliği, savaş ve işgalleri, açık-örtülü operasyonları, asimetrik harpleri, 5. kol faaliyetlerini yerli yerine oturtamayız. Ülkemiz özelinde baktığımızda demiryolu politikasından vazgeçip karayoluna ağırlık vermek, bu yolla, petrol bağımlılığını pekiştirmek, dev otomotiv şirketlerine mecbur hale gelmek, tarımı tasfiye etmek, eğitimde ve sağlıkta özelleştirmelerin, taşeronlaştırmanın önünü açmak, hep emperyalist taleplerle açıklanabilecek gelişmelerdir. Öğretmen ve doktorun pazarlama elemanına, öğrenci ve hastanın müşteriye, okul ve hastanenin ise birer işletmeye dönüşmesi, emperyalizm kavramından bağımsız açıklanamaz. GDO'lu gıdaları da, medyanın düştüğü halleri de, tüketim kalıplarımızın, harcama alışkanlıklarımızın değişmesini de, Türk mutfağından vazgeçip hamburger kültürüne teslim oluşumuzu da, diğer boyutlarının yanında, mutlaka emperyalizm gerçeğiyle birlikte anlayabiliriz. 
Türkiye’de özellikle 1980 darbesinden sonra, siyaset üzerine konuşurken, siyasal iktisat devre dışı bırakıldı. Ekonomi politik dışlandı. Tarihsel maddecilik öcü gibi gösterilir oldu. Üretim, mülkiyet, bölüşüm ilişkileri konuşulmadan toplum tahlil edilmeye, siyaset incelenmeye çalışıldı. Gazeteciler, diplomatlar, üniversite hocaları, yüksek komutanlar, aydınlar, yazarlar emperyalizm kavramını kullanmadan ülkemizdeki, bölgemizdeki ve dünyadaki gelişmeler hakkında yorum yaptılar. Bu durum bu insanların entelektüel sığlığını, mesleki yetersizliğini, bilgisizliğini, cehaletini gösterdiği kadar, emperyalizmin zihinleri teslim almada, kafaları karıştırmada ne kadar başarılı olduğunu da gösteriyor. Toplumun öncüsü, pusulası, işaret fişeği olması gereken aydınlardaki yozlaşmayı, çürümeyi de ortaya koyuyor. Daha da vahimi, emperyalizmin iyi bir şey olduğunu, sömürdüğü ülkeleri geliştirdiğini, oralara elektrik, yabancı dille eğitim yapan okul, demiryolu götürdüğünü söyleyecek kadar bilinci bulanık, devşirilmiş, çürük, cahil bilim insanları, politikacılar türedi. Sevr'i Lozan'a tercih edenler, “İngiliz işgali sürseydi hepimiz çok iyi İngilizce konuşurduk” diyenler, "Türkiye, Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir" şeklinde ahkâm kesenler, Anadolu'yu vatan değil arazi parçası olarak görenler de sürece koşut olarak medyada, üniversitelerde daha sık boy gösterir oldular. Büyük sermayenin sofra artıklarıyla beslenen, politikacıların uçağına binmekle övünen gazeteci, yazara, akademisyen tipi genel kabul görmeye başladı. Bu kitapla, bu tiplere, bu türlere karşı meydanın boş olmadığını da göstermek istedik.

Emperyalizmi sadece gelişmiş, kapitalist bir ülkenin daha geri bir ülkeyi iktisadi, toplumsal, kültürel olarak sömürmesi, pazarını ele geçirmesi, siyasetini ve diplomasisini yönlendirmesi olarak açıklamak yeterli midir?
Bu kısa tanım, çok önemli noktalara dikkat çekmekle birlikte, emperyalizmi açıklamada gerek şartları barındırır ama konuyu ayrıntısıyla kavramak isteyenler için yeterli değildir. Çünkü emperyalizm deyince kurumsal ve örgütlü sömürüyü, zamana ve zemine göre değişen baskı-tahakküm araçlarını, denetim altına alınan, pazarı, kaynakları ele geçirilen ülkedeki işbirlikçileri, bir başkasının coğrafyası üzerinde inşa edilen yönetim baskısını da düşünmemiz gerekir. Emperyalizm gerektiğinde silahlı işgale başvurur, gerektiğinde de hedefteki ülkede hegemonya inşa eder. Yumuşak güç unsurlarını kullanarak, devletin ideolojik aygıtlarına başvurarak kitlelerin ikna edilmesi, kamuoyunun yönlendirilmesi söz konusudur. Siyasi, iktisadi, sınıfsal tahlil yapmadan, kuvvet tahlili yapmadan, pazar, hammadde ve ucuz emekle ilgili gerçekleri dikkate almadan, emperyalist tahlil yapmak zordur. Çokuluslu sermayenin, dev tekellerin, onlarla bütünleşmiş, onları besleyen ve onlardan beslenen emperyalist kuvvetlerin, finans sermayesinin, egemen sınıfların ve son kertede bunların etki ajanı, bunların çıkarlarının bekçisi ve sözcüsü olan mevcut sistemin politikacılarının aralarındaki ilişkilere bakmak da, emperyalizmin boyutlarını, araçlarını anlamamızı kolaylaştırır. Siyasetin sınıfsız, ideolojisiz hale gelmesi, bir pazarlama faaliyetine dönüşmesi, siyasi partilerin şirkete, genel başkanların CEO'ya, seçim kampanyalarının diş macunu reklamından farkı olmayan bir reklam, tanıtım ve halkla ilişkiler boyutuna indirgenmesi, emperyalizmin etkisini gösterir.

“BU KİTAP TÜRKİYE’Yİ TÜRKİYE’DEN YÖNETMEK ÇABASININ BİR ÜRÜNÜDÜR”


Bölgemizde, özellikle son dönemde, hemen yanı başımızda  savaş ve kaos ortamı var. Bu coğrafyada her dönem oyuncular değişiyor ama oyun kurucu hep aynı. Yaşananları anlamak için emperyalizmi ve uygulamalarını bilmek gerekmez mi?
ABD emperyalizminin ve onun işbirlikçilerinin, uzantılarının, uydularının vahşetini, sömürüsünü, talanını, işgalini, baskısını, işkencesini en somut, en yoğun, en açık gördüğümüz yer yaşadığımız coğrafyadır. Irak'ta yaşananlar ortada. Ülke fiilen üçe bölündü. İşgal sonrasında öldürülen 1.5 milyondan fazla Iraklının kanı ABD'nin elindeyken, şimdi yanına Müslüman müttefiklerini de alarak, Suriye'ye çullanıyor. Bu kez bahanesi, yakın zamana kadar gözettiği, desteklediği, eylemlerine göz yumduğu bir İslamcı terör örgütü; yani eski adıyla IŞİD, sonradan değiştirilen adıyla İslam Devleti. Bölgenin petrol zenginliğini, İsrail'in güvenliğini ve çıkarlarını, ABD'nin stratejik hesaplarını, bu bağlamda Rusya ve Çin'in yükselişini engelleme çabalarını, İran'ı dizginleme hesabını, Türkiye'nin Avrasya'ya yönelmesi ve bağımsız adımlar atması ihtimalini dikkate almadan, yani emperyalizmin oyunlarını göz önünde bulundurmadan, bölgemizde yaşananları açıklayamayız.  

Önümüzdeki süreci hem ülkemiz hem de bölgemiz açısından nasıl görüyorsunuz? Türkiye savaşın eşiğinde bu bataklığa sürüklenecek mi?
Bu kitap, aynı zamanda Türkiye'yi Türkiye'den yönetmek iddiasının, çabasının, hedefinin de bir ürünü olarak hazırlandı. Ayağı Anadolu topraklarına basan, yerli ve milli, Cumhuriyet Devrimi'nden güç ve ilham alan, Türkiye'nin bağımsızlığı, bütünlüğü, egemenliği konusunda kıskanç, toplumcu, kamucu, planlamacı, halkçı, devletçi politikaları izlersek, kapitalizm, liberalizm, NATO, AB bağımlılığını, boyunduruğunu sorgularsak ve en önemlisi, kararlı, yürekli, tutarlı adımlar atarsak, geleceğimizin parlak olduğunu düşünüyorum. Yok eğer millet olarak aklımızı başımıza almazsak, gerekli özeleştiriyi vermezsek, emperyalizmin önümüze koyduklarına peşinen evet dersek, yakın gelecekte çok daha büyük sıkıntılar çekeriz. Yaşadığımız coğrafyanın gerçeklerine, dünyanın siyasi ve iktisadi yöneliminin gereklerine göre adımlar atmamız, stratejiler geliştirmemiz gerekiyor.

 

Söyleşi: Şenol Çarık
Fotoğraflar: Deniz Toprak

USİAD Bildiren Dergisi 78. Sayında yayınlanan söyleşi

Derginin 78. sayısını okumak için tıklayınız

www.usiad.org.tr

 

USİAD Bildiren Dergisi

Reklam

Raporlar

Reklam

Kitaplar

Reklam