Anasayfa USİAD Bildiren İAOSB Başkanı Hilmi Uğurtaş: “Sanayicimiz, Yoğun Sis Altında, Önünü Görmeden El Yordamı ile Gitmektedir”
İAOSB Başkanı Hilmi Uğurtaş: “Sanayicimiz, Yoğun Sis Altında, Önünü Görmeden El Yordamı ile Gitmektedir”
Çarşamba, 19 Kasım 2014 11:28

“Dünyanın en büyük 10 ekonomisi içine girmek amacı ile çıktığımız 2023 yolunda, ne yazık ki 2013’ün sonunda dünyanın en kırılgan ekonomisine sahip 5 ülke içinde yer aldık. 2014 yılını tamamlamaya yaklaştığımız bu aylarda maalesef aynı sınıflandırmanın dışına çıkamadık... Sanayicimiz, yıllık belirlenen hedef ve tahminlerde dahi bu denli ciddi sapmaların yaşandığı bir ortamda, hangi günün, hangi planını yapacağını bilememektir. Yoğun sis altında, önünü görmeden el yordamı ile gitmektedir…”

 

USİAD Bildiren, ülkemizin ekonomideki önemli merkezlerinden biri olan Çiğli’de kurulu İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi (İAOSB)’ne konuk oldu. 1990 yılında faaliyete geçen ve 6 milyon 240 bin metrekarelik bir alanda yer alan bölgede 572 firma bulunuyor. Yalnızca İzmir ve Ege bölgesinin değil Türkiye’nin en önemli üretim, ihracat ve istihdam merkezlerinden biri olma özelliğine sahip İAOSB, 37 bin kişiye istihdam sağlıyor.
Ağırlıklı olarak tekstil, hazır giyim, makine, otomotiv yan sanayi, metal, plastik, kimya, gıda, elektrik ve elektronik sektörlerinin yoğun olduğu bölgenin yıllık cirosu 7,8 milyar, ihracatı 2,5 milyar ve ithalatı 1 milyar dolar…
Reel ekonominin can damarlarından olan İAOSB’nin Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş ile sanayicilerin ve organize sanayi bölgelerinin durumunu, beklentilerini ve ekonomik gidişatı konuştuk.


“Sanayinin ulusal gelir içindeki payı giderek küçülüyor”

Ülkemizin önemli merkezlerinden birinin, İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nin uzun yıllardır yönetim kurulu başkanlığını yapıyorsunuz. Ekonominin, sanayinin durumunu nasıl görüyorsunuz?

Dünyanın en büyük 10 ekonomisi içine girmek amacı ile çıktığımız 2023 yolunda, ne yazık ki 2013’ün sonunda dünyanın en kırılgan ekonomisine sahip 5 ülke içinde yer aldık. 2014 yılını tamamlamaya yaklaştığımız bu aylarda maalesef aynı sınıflandırmanın dışına çıkamadık.

Ülkemiz son yıllarda istenilen ölçülerde büyüme, yeni istihdam alanları yaratma, tasarruflarını arttırma, ulusal gelirde orta gelir tuzağından kurtulma, ara malı ithalatını AR-GE ve inovasyona dayalı bir üretim modeli ile azaltma, katma değeri yüksek ürünleri pazarlayarak ihracat gücünü arttırma, enflasyon-kur-faiz üçgeni içinde serbest piyasa şartları doğrultusunda hareket etme şansına sahip olmak gibi, temel göstergeler içinde bir türlü istenen, beklenen, hedeflenen rakamları yakalayamamıştır. Bu olumsuz tablo sonucunda sanayinin ulusal gelir içindeki payı da giderek küçülmektedir. 1998 yılında cari fiyatlarla milli gelirin yüzde 23,92’si imalata dayalı sanayi üretiminden oluşuyordu. Bu oran 2012’de yüzde 15,6’ya geriledi. Acaba sanayinin yerine tarıma dayalı bir büyüme mi oldu derseniz, tarımın da 1998 yılında milli gelir içindeki payı 12,1 iken 2012’de bu oran yüzde 7,7’ye geriledi. Milli gelir içindeki sanayinin ve tarımın payı azaldıkça hizmet üretimine dayalı bir büyüme oluştuğunu görmekteyiz. Ülkemizin makas değiştirip, büyüyen-gelişen bir ülke haline gelmesi için beklenen büyüme ve istihdama dayalı bir üretim ekonomisi modeli şimdilik kısa vadeli geleceğimizde gözükmemektedir.

“SANAYİCİ ÜRETİM YERİNE İTHALATA, İNŞAATA VE HİZMET SEKTÖRÜNE YÖNELİYOR”


Organize Sanayi Bölgeleri (OSB)’lerinde durum nedir? Sanayici halinden memnun mu?

Ülkemizdeki sanayi yapılanmalarına bakarsak OSB’ler içinde yer alan sanayicilerin, dışarıda bulunan sanayi tesislerine göre önemli avantajları vardır. Başta enerji olmak üzere, lojistik-iletişim-su-atık su-çevre vb. pek çok temel altyapı hizmetlerini hem kalite, hem de fiyatlama olarak daha iyi şartlarda alabilmektedirler. Ayrıca, bölgesel teşvik mekanizmasının artı destek sağladığı OSB’ler de mevcuttur. Ancak, sanayicimizin ister OSB içinde, ister OSB dışında yer alsın, iç ve dış pazarlarda yaşanan yavaşlama sonrası içinde bulundukları rekabet ortamları daha da sertleşmiştir. Finansal kaynak eksikleri ile başlayan yapısal sorunlarımızın yanı sıra,  uygun ve yeterli sayıda insan kaynağına ulaşamama, AR-GE ve inovasyona yönelememe gibi pek çok sıralı eksiğimizin devam ettiğini görmekteyiz. Bunlara ilaveten düşen karlılık oranları ve bir türlü makul seviyeye çekilemeyen kayıt dışı ekonomik faaliyetler sanayicimizi yormakta, yıpratmakta ve hatta yıldırmaktadır. Bugün sanayi kültürüne sahip ailelerin ve işletmelerin dahi ithalat bazlı yapıya döndüğünü, ya da sanayi üretiminden çıkıp inşaat veya hizmet sektörlerine yöneldiğini görüyoruz. Sanayi üretiminin cazibesini bu denli yitirdiği bir ulusal ekonomi içinde sanayicinin halini, duygularını, beklentilerini kamuoyu takdir etmelidir.      

“Sanayici hangi günün, hangi planını yapacağını bilememektir”

2014 yılı Orta Vadeli Programı (OVP)’nı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ülkemizde sanayici olmanın ne denli zor bir iş olduğu revize edilmiş haliyle açıklanan Orta Vadeli Plan ile bir kez daha ortaya çıktı. Kimi kesimlere göre bilinenler itiraf edildi, kimilerine göre ise bu plan bile hala çok iddialı. Bana sorarsanız da bu plan tam bir gerçeğe dönüştür. Bu durum bize ekonominin söylemlerle değil, gerçeklerle yönetilebileceğini göstermiştir. Önceki OVP’ye göre açıklanan hedeflerde ciddi sapmalar var. 2015 yılı OVP’si bir şeyleri değiştirmeyi- geliştirmeyi hedeflemeyen, sadece durumu korumaya odaklanan bir stratejinin ürünüdür. Oysa her ülkede siyasi otorite tarafından açıklanacak bu tür planlar, kendi içinde kamunun ekonomik dengelerinin kurulması ve reel sektörün de değişim ve gelişimi yakalaması için bir rehber olarak görülür. Bizim OVP’mizde, bu iki temel alanda bizlere ciddi bir bilgi ve vizyon sağlayacak unsurları bulmak zordur. Ayrıca, 2014 OVP’sinde açıklanan ile gerçekleşen veriler arasındaki uçurum, bu tür planlara bakarak yatırım ve planlama yapmanın ne kadar sağlıklı olduğunu da sorgulamamıza neden olmaktadır. Sanayici olmanın zorluğu; yıllık belirlenen hedef ve tahminlerde dahi bu denli ciddi sapmaların yaşandığı bir ortamda, hangi günün, hangi plânını yapacağını bilememektir. Sanayicimiz, yoğun sis altında, önünü görmeden el yordamı ile gitmektedir.

“SADECE FİNANSAL DESTEK DEĞİL, İŞ YAPMA ORTAMI İYİLEŞTİRİLMELİ”


Sıkıntıların ve sorunların çözümü için neler yapılmalıdır?

Diğer yandan, bu tabloyu değiştirmek için girişimciye, istihdam yaratan, ihracat yapan ve gayreti ile elini taşın altına koyan hatta kişisel birikimlerini riske eden sanayicilere el uzatılması gerekmektedir. Bu el uzatmanın yöntemi de sadece finansal destek sağlamak değil, iş yapma ortamının iyileştirilmesi için gerekli adımların atılması ile mümkündür.

Sanayici günümüzde dünyayı çok iyi takip etmelidir. Global ekonomi denilen yapılanma, her hangi bir coğrafyadaki rüzgârın sizin işletmenize fırtına olarak gelmesine neden olabilmektedir. Dünya ekonomisinde yaşanan dramatik değişimler, sadece önündeki işe bakan sanayicileri öğüten bir değirmen halini almıştır. Sanayici, kendi iç dengelerini sağlarken sadece ulusal ekonomideki hareketleri değil, global ekonomide yaşananları da çok iyi takip etmeli ve doğru yorumlamalıdır.

Ancak, yorumu da, takibi de etkili kılacak olan tek şey üretim ve istihdama dayalı bir ekonomik model için gerekli yapısal değişimlerin yapılması ihtiyacıdır. Belki son 25 yıldır bu yapısal değişimleri tartışılmaktadır. Ekonomi ve hukukla başlayıp finansal yapılanmalara ve eğitim sistemine kadar uzanan ihtiyaçlar herkesin malumudur. Beklenen bu yapısal reformları yapma iradesi ve uygulamasıdır.

 

Söyleşi: Şenol Çarık

USİAD Bildiren Dergisi 79. Sayında yayınlanan söyleşi

Derginin 79. sayısını okumak için tıklayınız

www.usiad.org.tr


 

USİAD Bildiren Dergisi

Reklam

Raporlar

Reklam

Kitaplar

Reklam